Ama (yine de) anne ördek yuvasının içine öylece oturdu.
품었던 알을 버리기에는 마음이 너무 아팠던 것입니다.
Kuluçkaya yattığı yumurtayı atmak çok içler acısı bir şeydi.
그때, 큰 알이 기우뚱하더니 금이 갔습니다.
O an, büyük yumurta kımıldadı ki (ardından) yarıldı
드디어 커다란 알이 깨지고 아기오리가 나왔습니다.
Nihayet kocaman yumurta çatladı ve yavru ördek (dışarı) çıktı.
“꽥꽥꽥, 꾀액 꽥!”
"vakvakvak vaaak vak"
어미오리는 놀라서 얼른 아기오리를 바라보았습니다.
Anne ördek şaşırdığından hemen yavru ördeğe doğru baktı.
“어머나, 울음소리가 크더니 몸집도 다른 아기들보다 훨씬 크네.
"Aman Allahım, Ağlama sesi (vak'lama sesi) gür! , kalıbı da diğer yavrulardan oldukça büyük "
그런데 왜 이렇게 못생겼지?”
"Ama peki neden böyle çirkin?"
품었던 알을 버리기에는 마음이 너무 아팠던 것입니다.
Kuluçkaya yattığı yumurtayı atmak çok içler acısı bir şeydi.
그때, 큰 알이 기우뚱하더니 금이 갔습니다.
O an, büyük yumurta kımıldadı ki (ardından) yarıldı
드디어 커다란 알이 깨지고 아기오리가 나왔습니다.
Nihayet kocaman yumurta çatladı ve yavru ördek (dışarı) çıktı.
“꽥꽥꽥, 꾀액 꽥!”
"vakvakvak vaaak vak"
어미오리는 놀라서 얼른 아기오리를 바라보았습니다.
Anne ördek şaşırdığından hemen yavru ördeğe doğru baktı.
“어머나, 울음소리가 크더니 몸집도 다른 아기들보다 훨씬 크네.
"Aman Allahım, Ağlama sesi (vak'lama sesi) gür! , kalıbı da diğer yavrulardan oldukça büyük "
그런데 왜 이렇게 못생겼지?”
"Ama peki neden böyle çirkin?"