Ama (yine de) anne ördek yuvasının içine öylece oturdu.
품었던 알을 버리기에는 마음이 너무 아팠던 것입니다.
Kuluçkaya yattığı yumurtayı atmak çok içler acısı bir şeydi.
그때, 큰 알이 기우뚱하더니 금이 갔습니다.
O an, büyük yumurta kımıldadı ki (ardından) yarıldı
드디어 커다란 알이 깨지고 아기오리가 나왔습니다.
Nihayet kocaman yumurta çatladı ve yavru ördek (dışarı) çıktı.
“꽥꽥꽥, 꾀액 꽥!”
"vakvakvak vaaak vak"
어미오리는 놀라서 얼른 아기오리를 바라보았습니다.
Anne ördek şaşırdığından hemen yavru ördeğe doğru baktı.
“어머나, 울음소리가 크더니 몸집도 다른 아기들보다 훨씬 크네.
"Aman Allahım, Ağlama sesi (vak'lama sesi) gür! , kalıbı da diğer yavrulardan oldukça büyük "
그런데 왜 이렇게 못생겼지?”
"Ama peki neden böyle çirkin?"
어미오리는 고개를 갸우뚱거렸습니다.
Anne ördek boynunu büküp durdu
다른 어미오리들이 못생긴 아기오리를 보고 말하였습니다.
Diğer anne ördekler çirkin ördek yavrusuna bakıp (söyle) dediler
“이건 오리가 아니야.
"Bu bir ördek değil"
물에 들어가면 틀림없이 헤엄을 못 치고 빠져 버릴걸.”
Suya girdiğinde hiç şüphesiz ki yüzemeyip batıverecektir."
어미오리는 아기오리들을 데리고 연못으로 갔습니다.
Anne ördek yavru ördekleri gölete doğru götürdü.
“자, 이 엄마가 하는 대로 헤엄을 쳐 봐라.”
"Evet... Annenizin yaptığı gibi yüzmeye çalışın"
커다란 아기오리는 다른 아기오리들과 함께 연못에 뛰어들어 헤엄을 쳤습니다.
Kocaman olan yavru ördek diğer yavru ördeklerle birlikte gölete atladı ve yüzdü
품었던 알을 버리기에는 마음이 너무 아팠던 것입니다.
Kuluçkaya yattığı yumurtayı atmak çok içler acısı bir şeydi.
그때, 큰 알이 기우뚱하더니 금이 갔습니다.
O an, büyük yumurta kımıldadı ki (ardından) yarıldı
드디어 커다란 알이 깨지고 아기오리가 나왔습니다.
Nihayet kocaman yumurta çatladı ve yavru ördek (dışarı) çıktı.
“꽥꽥꽥, 꾀액 꽥!”
"vakvakvak vaaak vak"
어미오리는 놀라서 얼른 아기오리를 바라보았습니다.
Anne ördek şaşırdığından hemen yavru ördeğe doğru baktı.
“어머나, 울음소리가 크더니 몸집도 다른 아기들보다 훨씬 크네.
"Aman Allahım, Ağlama sesi (vak'lama sesi) gür! , kalıbı da diğer yavrulardan oldukça büyük "
그런데 왜 이렇게 못생겼지?”
"Ama peki neden böyle çirkin?"
어미오리는 고개를 갸우뚱거렸습니다.
Anne ördek boynunu büküp durdu
다른 어미오리들이 못생긴 아기오리를 보고 말하였습니다.
Diğer anne ördekler çirkin ördek yavrusuna bakıp (söyle) dediler
“이건 오리가 아니야.
"Bu bir ördek değil"
물에 들어가면 틀림없이 헤엄을 못 치고 빠져 버릴걸.”
Suya girdiğinde hiç şüphesiz ki yüzemeyip batıverecektir."
어미오리는 아기오리들을 데리고 연못으로 갔습니다.
Anne ördek yavru ördekleri gölete doğru götürdü.
“자, 이 엄마가 하는 대로 헤엄을 쳐 봐라.”
"Evet... Annenizin yaptığı gibi yüzmeye çalışın"
커다란 아기오리는 다른 아기오리들과 함께 연못에 뛰어들어 헤엄을 쳤습니다.
Kocaman olan yavru ördek diğer yavru ördeklerle birlikte gölete atladı ve yüzdü
* 헤엄치다 = 사람이나 물고기 따위가 물속에서 나아가기 위하여 팔다리나 지느러미를 움직이다.
= insan ya da balık ve daha fazlasının su içinde kalmayı devap ettirmek için kol- bacak ya da yüzgeçlerini hareket ettirmesi
1 yorum:
Çok beğendim.
Yorum Gönder