Çin sayma sisteminden kalma bu sayılara Sino Sayılar diyorlar ve genellikle tarihlerde, saat söylerken dakikalarda, aylarda, posta numaralarında bu sayı sistemini kullanıyorlar.
1 일 [il = one]
2 이 [i = two]
3 삼 [sam = three]
4 사 [sa = four]
5 오 [o = five]
6 육 [yuk = six]
7 칠 [chil = seven]
8 팔 [pal = eight]
9 구 [gu = nine]
10 십 [sip = ten]
100 백 [baek = hundred]
1.000 천 [cheon = thousand]
10.000 만 [man = ten thousand],
Yerel Korecede olduğu gibi, rakamları birbiri ardına koyarak 11, 12, 105 diyebilirsiniz.
312'i korece söyleyebilmek için : Üç + yüz + on + iki 삼 + 백 + 십 + 이 [sam-baek-sip-i]
Yerel Korece sayılarını 1'den 100'e kadar saymayı dinleyerek öğrenelim. Ayrıca daha sonra alt tarafta yazılı hallerini de yazacağım.
Native Korean numbers
1 하나 [ha-na]
2 둘 [dul]
3 셋 [set]
4 넷 [net]
5 다섯 [da-seot]
6 여섯 [yeo-seot]
7 일곱 [il-gop]
8 여덟 [yeo-deol]
9 아홉 [a-hop]
10 열 [yeol]
11'den 19'a kadar basit. Türkçe'deki gibi sadece 10'un yanına sayıları ekleyin
Ex)
열 (10) + 하나 (1) = 열하나 [yeol-ha-na] (11)
열 (10) + 아홉 (9) = 열아홉 [yeol-a-hop] (19)
20 스물 [seu-mul]
Aynı şekilde diğerlerine de bunu uygulayabilirsiniz.
30 서른 [seo-reun]
40 마흔 [ma-heun]
50 쉰 [swin]
60 예순 [ye-sun]
70 일흔 [i-reun]
80 여든 [yeo-deun]
90 아흔 [a-heun]
100 백 [baek]
100 rakamı ve sonra yerel korece dilinde söylenmeye kalktığında çok uzun olacağı için 100 ve sonrası için sino korece'yi kullanıyorlar.
Yaşınızı söylerken yerel korece'yı kullanmalısınız. Kullanırken tek yapmanız gereken rakamın yanına 살 [sal] "yaş" ifadesini getirmek.
한 살 (1), 두 살, 세 살, 네 살, 다섯 살, 여섯 살, 일곱 살, 여덟 살, 아홉 살, 열 살 (10), 열한 살 (11),
열두 살, 열세 살, 열네 살, 열다섯 살, 열여섯 살, 열일곱 살, 열여덟살, 열아홉 살, 스무 살 (20), 스물한 살 (21), 스물두 살, 스물세 살, 스물네 살, 스물다섯 살, 스물여섯 살, 스물일곱 살, 스물여덟 살, 스물아홉 살, 서른 살 (30), 서른한 살 (31), 서른두 살, 서른세 살, 서른네 살, 서른다섯 살, 서른
여섯 살, 서른일곱 살, 서른여덟 살, 서른아홉 살,
101 = 백 [baek / 100] (sino-Korean) + 하나 [ha-na / 1] (native Korean)
205 = 이 [i / 2] (sino-Korean) + 백 [baek / 100] (sino-Korean) + 다섯 [daseot / 5] (native Korean)
Yaşınızı söylerken;
Yaştan sonra 이에요 [i-e-yo] ekini kullanmalısınız.
한 살이에요. 1 yaşındayım. /I am one year old.
열 살이에요. 10 yaşındayım / I am ten years old.
스무 살이에요. Yirmi yaşındayım. / I am twenty years old.
서른 살이에요. 30 yaşındayım. / I am thirty years old.
Korecede nesnelerin rakamlaı nesneden sonra geliyor. Türkçe'deki gibi öncesinde değil. Biz söylerken "3 tane otobüs bileti" diyoruz. Fakat korecede durum biraz ters. "Otobus bileti 3 tane" diyorsunuz
버스 표 열 장 (beoseu pyo yeol jang)
= Otobüs bileti 3 tane
십 과 (sip gwa)
= 10. bölüm / Ders 10
사람이 두 명 (sarami du myeong )
= Korece : Kişi iki tane,
= Türkçe : İki kişi
Telefon numaranızı söylerken native korean numaralarını kullanmıyorlar. Sino korean kullanıyorlar.
Korece nesnelerin sayısını söylerken; / A few counter words: Korean -- Türkçe / English
beol (벌) -- kıyafetler için / items of clothing
bun (분) -- insanlar (kibar şekli) / people (polite)
cheok (척) -- Gemi ve Tekne / boats and ships
chae (채) -- Ev / houses
dae (대) -- Araçlar ve makine işevi gören şeyler için. (Bilgisayar dahil) / vehicles (cars, airplanes) and machinery (incl. computers)
dan (단) -- bunches of Welsh onions, green onions; a column (in a newspaper)
dong (동) -- yapı, bina / buildings
gae (개) -- "nesne"lerin sayısını belirtmek için / 'things' in general, can be used if you're not sure which specific counting word to use.
geuru (그루) -- Ağaçlar / trees
gwa (과) -- Ders, bölüm, sayfa / lessons
gwon (권) -- kitaplar / books
jang (장) -- sayfa / paper
jaru (자루) --Uzun saplı aletler (yazı aletleri, kürek, kılıç ve tüfek), ve uzatma, bıçak ve tabanca / things with long handles (writing instruments, shovels, swords, and rifles), and by extension, knives and pistols
jul (줄) -- kelime anlamı: satır. Üst üste hizalanmış şeyler (gimbap, masa, sandalye) / literal meaning: line. things aligned in a row (gimbap, desks, chairs)
kyeolle (켤레) -- çift nesneler (eldiven, çorap ,terlik) / gloves and socks
mari (마리) -- hayvanlar / animals
myeong (명) -- insanlar (normal kullanım) / people (informal)
pil (필) -- kesilmemiş kumaş / uncut fabric
pogi (포기) -- Çin lahanası / Chinese cabbages
pun (푼) -- kuruş / pennies
sal (살) -- yıl (yerli korece) / years (with Native Korean cardinals)
se (세) -- yıl (çinceden kalma) / years (with Sino-Korean cardinals)
song-i (송이) -- salkımlı, buketli nesneler için (çiçek, üzüm, muz gibi) / picked flowers, bunches of grapes, bunches of bananas
tol (톨) -- Pirinç taneleri / grains of rice (not cooked), stones
tong (통) -- mektup, e-mail, telefon araması / letters, telegrams, telephone calls, and e-mail
- 만났어요
= Buluşmanın geçmiş zamandaki hali.
= past tense of 만나다
(2) 밥을 먹었어요. [ba-beul meo-geo-sseo-yo] = Yemek yedim.
- 밥
= pilav, yemek
= rice, meal
- 을
= nesne yapıcı ek, kelime sessiz harf ile bittiği için -eul geldi.
= object marking particle
- 먹다
= yemek (fiili)
= to eat
Sıra bu ikicümleyi birleştimeye geldi. (1) ve (2) = 친구를 만났어요 ve 밥을 먹었어요.
= 친구를 만났어요. 그리고 밥을 먹었어요.
=Arkadaşımla buluştum. Ve yemek yedim.
그리고 cümle başında kullanılır. Yeni bir cümle oluşturmadan cümleye devam etmek için ise sadece -고 ekini kullanmalıyız. Bu konuya daha sonra değineceğim.
그래서 [keu rae seo - kıreso] bağlacındayız; Kore film/dizilerinde çok duyduğunuz bir cümledir. Karşıdaki kişi bir şeyleri anlatır anlatır, diğer taraf sadece "kıreso = Yani" der. Cümleye "Bu yüzden, onun için, yani" gibi anlamlar katar.
(1) 오늘 비가 왔어요. [o-neul bi-ga wa-sseo-yo - onıl piga vasseoyo]
- 오늘
= bugün
= today
- 비가 오다
= yağmur yağmak
= to rain
- 비가 왔어요
= Yağmur yağdı
= past tense of 비가 오다
(2) 집에 있었어요. [ ji-be i-sseo-sseo-yo - çibe isseosseoyo] = Evde idim / evde kaldım.
- 집
= Ev
= house, home
- 있다
= olmak, var olmak
= to be
Sıra geldi bu iki cümleyi birleştirmeye;
(1) + (2) = 오늘 비가 왔어요. Bu yüzden 집에 있었어요.
= 오늘은 비가 왔어요. 그래서 집에 있었어요.
= Bugün yağmur yağdı. Bu yüzden evdeydim / evde kaldım.
3. 저는 학생이에요. 그래서 돈이 없어요.
[jeo-neun hak-saeng-i-e-yo. geu-rae-seo do-ni eop-seo-yo]
= Ben öğrenciyim. Bu yüzden param yok.
= I am a student. So I don’t have money.
- 돈 = para = money
- 없다 = olmamak, yok, = to not be, to not exist
Hayatımda izlediğim en güzel filmlerin başında geliyor A moment to Remember. İzlemeyenler varsa hemen izlesinler :) Özcan Deniz'in "Evim Sensin" filminin orjinalidir A moment to Remember. Gerçi Kore versiyonu da japon filminden esinlenerek yapılmış fakat korece yapıldıktan sonra kore versiyonu japonlar tarafından tekrar cekilmiş. Koreliler bu işten iyi anlıyorlar.
그녀가 모든 기억을 잃어가고 있습니다. = O bütün anıları unutup gidecek
그녀 = O kadın
모든 = bütün
기억 = anı, hatıra
잃다 = unutmak
-고 있다 = -yor (şimdiki zaman eki)
이른도 나이도 사랑했던 나 조차도... = İsmini de, yaşını da, sevdiği beni de (조차 adamın ismi)
이름 = isim
나이 = yaş
사랑하다 = sevmek
나 = ben
내 머리속의 지우개 = Beynimdeki silgi / Beynimin içindeki silgi
내 = benim
머리 = baş, beyin
속 = iç, içinde
-의 = -nin, -nın
지우개 = silgi
Bugün korede yaşayan koreli arkadaşlarım (iki arkadaş) bana bir koli; çay, kahve, bisküvi gibi ürünler göndermişler ve bir de iki ayrı mektup. Neredeyse aradan bir yıl geçti onlarla tanışalı. Ama hala iletişimimiz devam ediyor olması beni çok mutlu ediyor. Ve gerçekten de çok saygılı, arkadaş canlısı iki arkadaş :)
Ben de onlar için Turk çayı ve bir mektup yazmıştım fakat iş yoğunluğundan, zamansızlıktan dolayı bir türlü göndermek kısmet olmadı. Ama en kısa zamanda yeni birşeyler alıp göndermeliyim artık :)
Yukarıda resmi olan bisküvi Korenin geleneksel kurabiyesiymiş arkadaşım öyle dedi. Zaten üzerindeki yazıları da burada yazıp ne anlama geldiklerini paylacağım.
쌀 = pirinç
땅콩 = yer fıstığı
함유 = içeriyor
개입 = tane, adet
자연이 빚은 = doğal
쌀전병 = prinç krakeri, pirinç kurabiyesi
맥심 = maxim
화이트 골드 = white gold
커피 믹스 = coffee mix
무지방우유를 넣어도 = yağsız süt konsa da
커피의 맛과 향이 살아있습니다 = kahvenin tadı ve kokusu kalır (yaşar/devam eder)
한국의 대중교통 = Korenin Toplu ulaşımı
의 = nin/nın
대중 : Toplu
교통 : Ulaşım, trafik
Öncelikle korede bulunan toplu ulaşım araçları;
버스 [beo-seu] = Otobus
택시 [taek-si] = Taksi
자전거 [ja-jeon-geo] = Bisiklet
기차 [gi-cha] = Tren
비행기 [bi-haeng-gi] = Uçak
지하철 [ji-ha-cheol](지하 : yer altı 철 : elektrik) = Metro
전차 = Tramway
자가용 = Kendi arabası
역 = İstasyon
버스 정류장 = Otobus durağı
교통수단 = Araç
시간 = Zaman
비용 = Ücret
걸어가다 = Yürüyerek gitmek > 걸어가요
걸어오다 = Yürüyerek gelmek > 걸어와요
뒤어가다 = Koşarak Gitmek
타다 = Binmek
타고 가다 = Binerek gitmek > 타고 가요
타고 오다 = Binerek gelmek
내리다 = İnmek
타고 다니다 = (Hergün düzenli olarak yapılıyorsa) binerek gidip gelmek
Nasıl gidilir, ne kadar sürer gibi soruları sorabilmek için;
박물관 = Müze
에 = -e, -a,/-de, -da
걸리다 = (zaman olarak) sürmek
삼십 = 30
분 = dakika
Zaman + 이/가 걸려요 = xxx kadar sürüyor
A) 박물관에 어떻게 가요?
= Müzeye nasıl gidilir?
B) 택시를 타세요. 삼십분이 걸려요.
=Taksiye bininiz. 30 dakika sürüyor.
A) 학교에 어떻게 와요? = Okula nasıl geliyorsun?
B) 자전거를 타고 와요. = Bisiklete binerek geliyorum / binip geliyorum.
A) 얼마나 걸려요? = Ne kadar sürüyor?
B) 이십 분이 걸려요. = 20 dakika sürüyor.
A'dan B'ye kadar derken kullanılan kalıp;
A에서 B까지 = A'dan B'ye kadar...
한국문화원 = Kore kültür merkezi
학교에서 한국문화원까지 어떻게 가요?
Okuldan Kore Kültür Merkezine kadar nasıl gidilir?
집 = Ev
화사 = Şirket
뭘 = Neye
A) 집에서 화사까지 뭘 타고 가요? = Evden şirkete kadar neye binerek geliyorsun?
B) 버스를 타고 가요. = Otobuse binerek geliyorum.
A) XX 씨는 어제 집까지 걸어갔어요. = XX dün eve kadar yürüyerek gitti.
A) 어디에서 내려요? = Nerede ineyim?
B) 서울 역에서 내리세요. = Seul istasyonunda ininiz.
Korecede de bazı düzensiz fiiller vardır ve bunlar kendilerinden sonra gelen harflere göre değişiklik gösterir. Bu istisnalardan birisi de ㅂ (B) istisnadır
Kullanımı; ************************
ㅂ (B) kendisinden sonra ünlü bir har geldiğinde aşağıdaki şekillerde değişiklik gösteriyor.;
ㅂ'den önce 오 [o] harfi var ise ㅂ harfi 오 [o ]harfi oluyor.
ㅂ'den önce 오 [o] harfi yok ise 우 [u] olarak değişiyor.
Eğer kendisinden sonra sessiz harf geliyorsa herhangi bri değişiklik olmuyor.
************************
Örnek : 1. 돕다 [dob-da ]
= yardım etmek
도 + ㅂ + 다
= Kendisinden önce gelen harf 오 olduğu için ㅂ harfi 오 olarak değişiyior. 오 'dan sonra ise 아 geleceği için kelime aşağıdaki hali alıyor.
Eee yaşamak için yemek gerekiyor değil mi? Yarın öbür gün Kore'ye gittiğinizde bunlar işinize yarayacaktır :)
Başlayalım mı? Hangi yemeği sevdiğini sorarak başlayabiliriz değil mi?
할리메 = Halime (Benim adım :))
씨 = hanım (saygı ifadesi) 무슨 [mu-seun] = hangi, ne tür 음식 [eum-shik] = yemek 을 [eul] = nesne eki, (yemeği) 좋다 [joh-da] = iyi 좋아하다 [joh-a-ha-da] = hoşlanmak
A) 할리메 씨는 무슨 음식을 좋아해요? [Halime shi-neun mu-seun eum-shik-eul joh-a-hae-yo]
= Halime hanım, (siz) hangi yemeği seviyorsunuz?
-(으)ㄹ래요 eki karşı tarafa ne yapmak, ne yemek istediğini sorarken ya da ne yapmak istediğini söylerken kullanılır. Biraz =고 싶다 (-mak istiyorum) gibi anlam içermektedir.
Restoranta gittiğinizde karşınızdaki kişiye "Ne yiyeceksin(iz)?" Ne yemek istersiniz" diye sormak istediğiniz de ;
**오다 : gelmek >
> 올래요 : geleceğim
**앉다 : oturmak >
> 앉을래요 : oturacağım
**마나다 : buluşmak >
> 만날래요 : buluşacağım
**서다 : ayakta durmak >
> 설래요 : ayakta duracağım
**받다 : almak >
> 받을래요 : alacağım
**걷다 : yürümek >
> 걸을래요 : yürüyeceğim
**듣다 : dinlemek >
> 들을래요 : dinleyeceğim
**주다 : vermek >
> 줄래요 : vereceğim
**읽다 > okumak >
> 읽을래요 : okuyacağım
A) "뭐 먹을래요?"
[mwo mo geul lae yo / mo mogılleyo]
= Ne yiyeceksiniz / yemek istersiniz? gibi.
B) "저는 불고기를 먹을래요."
= Ben bulgogi yiyeceğim./ Bulgogi yemek istiyorum.
1) 좀 피곤해서 집에서 쉴래요
= Biraz yorgun olduğum için evde dinleneceğim / dinlenmek istiyorum.
2) 커피를 마실래요
= Kahve içeceğim.
3) 다섯 시에 갈래요
= Saat 5'te gideceğim.
Örnekte de görüldüğü üzere eğer sessiz harf ile bitmişse 듣 + 을래요 eki geldi. sesli harf ile bittiğinde ise 오 + ㄹ래요
NOT : 걷다 ve 듣다 da sondaki ㄷ eki ㄹolarak değişiyor. Bu bir istisnadır. Bu şekilde bir kaç istisna daha var.
힘들다 : zorlanmak
바쁘다 : meşgul olmak
즐겁다 : eğlenceli olmak
피곤하다 : yorgun olmak
재미있다/없다 : eğlenceli olmak / olmamak
정신이 없다 : Aklı başında olmamak
정신을 차리다 : Aklını başına almak
그저 그렇다 = şöyle böyle
*
편하다 : rahat olmak
편한하게 해요 : rahatlatıyor
편한해져서 : rahatlattığı için
*
----------
이사하다 : Taşınmak
왜냐하면 : çünkü
표시하다 : işaretlemek
고르다 : seçmek
같다 : aynı, benzer
다르다 : farklı, değişik
----------
Hobi ile ilgili kelimeler:
Hobi = 취미 [çuimi]
Hobiniz nedir? = 취미가 뭐예요
Benim hobim yüzmektir. = 제 취미는 수영이에요
자전거를 타다 : Bisiklete binmek
등산을 하다 : Dağa tırmanmak
낚시를 하다 : Balık Tutmak
피아노를 치다 : Piano Çalmak
개임을 하다 : (Bilgisayar) Oyun oynamak
수영을 하다 : Yüzmek
Sıklık Zarfları = 빈도
언제나 / 항상 / 늘 : her zaman
자주 : sık sık
가끔 : bazen
별로 : pek
거의 : neredeyse hiç
전혀 : hiç
별로, 거의, 전혀' olumsuz cümlelerde kullanıyor.
매 : her
매주 > 주 : hafta
매일: her gün
매주말 : her hafta sonu